Suç ve Ceza: Raskolnikov’u Anlamak Mümkün Mü?
İnsan, düşüncelerinde ne kadar ileri gidebilir? Suç ve Ceza’yı okurken insan olmanın tüm ağırlığını hissederek Raskolnikov ile bu sorunun cevabını arıyor ve onun zihin dünyasında dolaşıyoruz. Raskolnikov’un fikirleri ve eylemleri arasındaki sıkışmışlığını gözlemleyerek yalnızca onu değil kendimizi de tanıdığımız bir yolculuğa çıkıyoruz. Yazılmasının üzerinden geçen 159 yılın ardından bile büyük etik ikilemleri bizlere sorgulatan Suç ve Ceza’yı birlikte keşfedelim!

Suç ve Ceza, şüphesiz 19. yüzyılın en önemli romanlarından biridir. Bu romanı, yayımlanışından 159 yıl sonrasında bile zamansız kılan birçok unsur sayabiliriz. Bunların başında sorguladığı felsefi konu ve etrafında şekillenen olay örgüsü geliyor. Bir suçlunun, Raskolnikov’un, psikolojisini anlamak için ise önce Dostoyevski’yi; en nihayetinde de kendimizi anlamamız gerekli.
Suç ve Ceza: Raskolnikov’u Anlamak Mümkün Mü?
Çünkü Stefan Zweig, Dostoyevski için “Sadece hakiki insani varlığımıza ulaştığımızda ona yakın oluruz. Kim kendini iyi tanıyorsa onu da iyi tanıyordur.” diyor. Günümüzde bile insan olmanın yükünü onun gibi sırtlamış ve kendi var olma sancısını karakterlerine onun gibi yansıtabilmiş az yazar vardır. Dostoyevski derin karakter tahlilleriyle; “overthink” ile günlerini geçiren bir kuşağa onlar kadar kaygılı, kararsız, kayıp ama daima yolda olan arkadaşlar hediye etmiş. Onu çağının ötesinde bir yazar yapan da budur.
Dostoyevski’yi Suç ve Ceza’yı yazmaya iten şeyin hapiste geçirdiği yılları olduğu söylenir. 1849 yılında devlet aleyhinde bir grubun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanmış, idam cezasına çarptırılmış, kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgüne çevrilmiş ve Sibirya’ya sürgüne gönderilmiştir. Sürgün yıllarının ardından unutulmuş biri olarak Petersburg’a geri dönmüş, kalemini yeniden eline alıp yazdığı yazılarla bir dergi çıkarmaya başlamış fakat aynı dönemde karısını, kardeşini ve en yakın arkadaşı olan yardımcısını kaybetmiştir. Sonrasında Rusya’yı terk edip Avrupa’ya gitmiş, buhranları ve sara nöbetleri eşliğinde bir süre orada yaşamıştır. Yurduna geri döndüğünde de geçimini yazdıklarıyla sağlamaya devam etmiştir.
İşte bu şartlar altında ortaya çıkan Suç ve Ceza, ana karakter Raskolnikov’un kendince kurguladığı toplumsal deneyi gerçekleştirerek kafasındaki düşünceyi hem kendine hem topluma kanıtlamaya çalışma çabasını anlatıyor. Dönemin Rusya’sında fakirlik içinde yaşayan ve maddi yetersizlikler sebebiyle üniversiteyi bırakmak zorunda kalan Raskolnikov’un kafasını kurcalayan temel düşünce ise suç işleme hakkını elinde bulunduracak kadar büyük bir insan olup olmadığıdır.
Raskolnikov’un düşünce sistemine göre insanlar ikiye ayrılıyor: Bir yanda boyun eğen sıradan insanlar varken öbür yanda toplumun gidişatını değiştiren olağanüstü insanlar var. Tarihin yönünü değiştiren bu olağanüstü insanlar, kendi amaçları doğrultusunda birtakım suçlar işliyorlar. Ancak bu suçların gerçekleşmesi hedeflerine ulaşma yolunda kaçınılmaz olduğundan vicdanları da rahat. Raskolnikov kendi kurduğu bu denklemdeki olağanüstü insan modeline uygunluğunu bir cinayet işleyerek, yani yapılabilecek en büyük suçlardan birini işleyerek, test ederken kendinde öngöremediği duygunun altında ezilmeye başlıyor: Yaptığı şeyin ahlaki rahatsızlığı kendi iç muhasebelerinde peşini hiç bırakmıyor. Aklı, düşünce sisteminde bir yanlışlık olduğunu kabul etmese de vicdanı onu sürekli yoklayarak hasta ediyor.
Kitapta Raskolnikov’un cezası kısa bir bölümde anlatılmış. Ancak cinayet sonrası yaşadığı ruh hali değişimleri ve hastalığı bence onun asıl cezasıydı. Kitabın uzunluğunu göz önünde bulundurarak belki de Dostoyevski suç işlemenin cezası olarak yalnızca devlet önünde yargılanarak bir cezaya tâbi tutulmaktan ziyade suçun ardından insanın kendi içinde yaşadığı ızdırabı anlatarak buna dikkat çekmek istemiş olabilir.
Raskolnikov’un suçu toplumdaki aksaklıklara, gelir eşitsizliğine, sınıf farkına bir tepkidir. Düzenin değişmesi umudunda hayallerde saklı bir avuntu, gerçekle tahayyül edilen arasındaki uçurumdur. Ne dersek diyelim bu kitap bize bir suçtan daha fazlasını anlatarak Raskolnikov’un zihninde gezme ve farklı olgular üzerinde sorgulama imkânı sağlıyor. Suç ve Ceza’yı okurken yalnızca işlediği suç ile baş başa kalan bir karakteri çözümlemiyor aynı zamanda kendi değer yargılarımız ve vicdanımızla da yüzleşiyoruz.
Esma Nur Mücevher



