Artık Böyle Filmler Yapmıyorlar: Sinemanın Kaybolan Büyüsü
Filmlerin neden eskisi gibi olmadığını anlattığım bu yazıda eski filmlerde görmeyi özlediğimiz ve onları özel kılan şeylerden ve de zamanın Cevher filmlerinden de bahsediyorum
Artık Böyle Filmler Yapmıyorlar: Sinemanın Kaybolan Büyüsü
Neden artık böyle filmler yapmıyorlar? Hiç izlediğiniz filmler hakkında böyle düşündünüz mü? İnternette bu tarz söylemler çok karşıma çıkıyordu ve sizin için bu kategoriye girebilecek filmleri derledim.
Çocuk filmleri diye geçen bu 3 filmi, içindeki korku elementlerinden dolayı seçtim. Artık çocuk filmleri eskisi gibi değiller çünkü stüdyolar çocukların korkuyu kaldıramayacağını düşünüyor. Bence yanlış düşünüyorlar.
Korkunun eğitici bir element olduğu kanıtlanmışken tutarlı ve uygun şekilde sunulması oldukça önemli. Bu filmler çocuk filmi olarak geçseler de aslında yetişkinler için de gayet uygunlar. Bu filmlerde anlatılan hikayeler sayesinde çocuklar, hayal gücünün sınırları olmadığını öğrenip belki de ormanda perilerin yaşadığını düşünecekler.






The Spiderwick Chronicles (2008), bir ailenin ormandaki bir eve taşınması ile fantastik dünyaya adım atmasını ele alıyorken;
Coraline (2009), Koralin adlı baş karakterimizin evinde gizli bir geçit bulması ile başlayan serüvenini ele alıyor.
Jumanji (1995) ise iki kardeşin bir kutu oyununu bulması ve oynaması ile başlarına gelen olaylardan bahsediyor.
Çocuk filmlerinden bahsetmişken Spirit: Stallion of the Cimarron ile devam etmek istiyorum. Bu filmi çocukken izlemiş olmanın insana yetişkinlikte elde edilemeyen bir bakış açısı kattığına inanıyorum. Bu film, bize insanlığın ne demek olduğunu anlatıyor. Evet, ana karakterimizin bir at olduğu ve filmde çok az diyalog olduğu gerçeğine rağmen. Ama bu verilen mesajın seyirciye geçmesine engel olmuyor hatta söylenmeden de mesaj vermenin çok güzel bir örneği oluyor.


Spirit: Stallion of the Cimarron (2002), ana karakterimizin ailesinden ayrı kalmasıyla yaşadıklarını konu ediniyor.
2000’li yıllardaki filmlere olan özlemden bahsedelim bir de;
Film kameraları ile çekilmiş olmaları ayrı, ışığı iyi kullanan ve renk ve kontrast uyumunu bulan bu filmler aynı zamanda benim favori tip filmlerim.
Bu tarz filmlerin artık yapılmama sebebini film kameraları ile çekilmiş olmasına bağlayanlar olsa da ben asıl sebebinin bu olduğunu düşünmüyorum. Sahiciliği sağlamak için yeteri emek ve düşünce sarf edilmediğini düşünüyorum. Bu söylediğim sahiciliği sağlayan modern filmler var aslında sadece ana medyada nadir rastlanan bir durum haline geldi.
Filmlerin kesim sayısı artmaya, karakterlerle oturduğumuz süre azalmaya başladı. Bir müzik videosunu andıran çekimler arttı.
Eskiden sahneler kameraların taşınmasının zorluğundan dolayı uzaktan çekilirdi, bütün sahneye hâkim olurduk ama artık teknoloji gelişti ve filmlerin izlendiği ekranlar sinema ve televizyonlardan küçük ekranlara dönüştüğü için stüdyolar da buna uygun olarak yakın çekim ister oldu.
Modern filmlerden konuşulunca bahsi çok geçen diğer bir sorun ise her şeyin temiz görünmesi. Oyuncular temiz, set temiz, kamera temiz. O gerçeklik duygusunun bize geçmemesinin en büyük sebeplerinden biri olduğunu düşünmekteyim.
Kameranın konumu ve iyi yönetmenlik ile bu sorunun büyük kısmı çözülebilirken artık oyuncuların hep çok güzel olması ve yüzlerinin yapılı olması da tartışmaya yardımcı olmuyor.
CGI[1] kullanımın artması ile yönetmenler çoğu kararı sonraya bırakır oldu. Filmler çekilirken alınan kararlar (setin mekânı, arka plan, kamerada gözükecek her şey) sonra eklenebilecek bir şeye dönüştü. Bu da film çekilirken alınan kararların azalmasına ve filmin tutarlılığındaki azalmaya sebep oldu. Yeşil ekran kullanımı arttıkça gerçeklik azaldı.
CGI her zaman göze kötü gelen bir şey değildi. Gerek Yüzüklerin Efendisi serisi olsun gerek ilk Iron Man filmi olsun görsel efektler daha inandırıcıydı. Bunun sebebi de artık maalesef ki illüstratörlere yeteri kadar zaman ve para verilmemesinden kaynaklanıyor.
Bu sorunların bazıları stüdyolarla alakalı olsa da bazıları yönetmenlerden kaynaklanıyor. Kompozisyon ve ışığı kullanmayı bilmeyen yönetmenler film çıkartmaya devam ettikçe bu sorunlar kolay aşabilecek gibi durmuyor.
2000’li yıllardaki filmlere geri dönecek olursam;
Spiderman 1-2 (2002/2004)


21. yüzyıla süper kahramanlığı getiren film. Bir klasik bana sorarsanız. Bu filmi benimseme sebebimizin Peter’ın halktan biri, bizden biri olması ve hikayesinin güzel anlatılmış olmasına bağlıyorum. Modern filmlerde artık karakterleri tanımamız için onların yaşadıklarını umursamamız için zaman ayırmıyorlar. Özellikle de aksiyon filmlerinde bunu gözlemledim. Ana karakterler bir şey için savaşıyorlar ama biz izleyici olarak bunu umursamazsak amaç ne ki?
Bu film serisi (3.filmi buna katmadan) bu olayı çok iyi başarıyor. Sevebileceğimiz bir karakteri, umursayacağımız bir amacı veriyor bize.


Gurur ve Önyargı (2005)
Kitabın uyarlamalarından biri daha 10 yıl öncesinde çıkmış iken bu filmin gerekliliğini sorgulayanlar olduğunu biliyorum. Bu filmin, kitabı en harika şekilde yansıtmadığını da biliyorum. Ama filmin yönetmeni Joe Wright’ın “tüm kitabı filme uyarlama” olayının amacını çok iyi kavradığını ve kullandığını düşünüyorum. Yönetmen, harika müzik seçimleriyle ışığı ve mekanları iyi kullanarak ve seyirciyi nasıl etkileyeceğini bilerek tam bir görsel şölen sunmayı başarıyor.
She’s the Man (2006)
Bu filmi bu listeye eklemem gerektiğini biliyordum ancak bu yukarıda saydığım sebeplerden dolayı değil. Bu film günümüzde yazılamazdı. Hadi diyelim biri yazdı, film çekildi; nefret edilirdi. Gerçekten zamanında yapıldığı için var olabilen ve o zamanda yazıldığı için şu an ilgi gören bir film. Dediklerim şu an size anlamsız gelebilir ama filmi izleyenler bence beni anlayacaktır.
Film, futbol oynamaya devam etmek isteyen Viola’nın erkek kardeşinin kılığına girmesi ile yaşadıklarını konu alıyor.
[1]: CGI:Bilgisayarla oluşturulmuş görüntü, görsel efekt
