Antik Çağlardan Günümüze Güzellik Sırları
İnsanlığın güzelliği yakalama arayışı birçoğumuzun bildiğinden çok daha eskilere dayanıyor. Asırlar boyunca çeşitli medeniyetler için güzellik sadece estetik amaçlarla değil aynı zamanda toplumların da bir aynası olmuştur. Sürmeden pudraya, allıktan kreme birçok uygarlığın kullandığı ürünler bugün hepimizin makyaj çantalarında hâla bizimle birliktedir. Bugün kullandığımız kozmetiklerin kökenlerini öğrenmek istiyorsanız şu an doğru yerdesiniz!

Antik Çağlardan Günümüze Güzellik Sırları
Antik Mısır Medeniyeti
Herhangi bir mağazanın güzellik ve bakım ürünleri raflarında, üstünde yeni formüller ve türlü maddeler yazan sayamayacağımız kadar ürün yer alıyor. Farklı özellikleri olsa da bu ürünlerin özlerinin asırlar öncesine dayandığını az çok biliyoruz. Özellikle de Antik Mısır’a: Onlar için makyaj sadece görünüş ve kişisel bakım değil aynı zamanda kültürlerinin de bir parçasıydı. Tam bir kozmetik cenneti olan Mısırlıların zamanına hoş geldiniz! Burada sadece kadınların veya soyluların güzellik ürünleri kullandığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz çünkü her kesimden insanın günlük hayatında kozmetikler vardı. En popülerlerinden biri olan sürme (kohl) göz çevresine uygulanarak gözleri belirgin kılardı. İçeriğinde kurşun bazlı bir mineral (galenit) bulunurdu. Bu madde zehirli olmasına rağmen enfeksiyon riskinden korur, güneşte gözlerin kamaşmasını engellerdi. Tabii ki allıksız ve rujsuz olmayacağı için kırmızı toprak boyasını çeşitli yağlarla karıştırıp istedikleri tonu elde ederlerdi. Hatta Kleopatra’nın bulunmaz tondaki kırmızı rujunun zehirli bir madde eklenerek elde edildiğini biliyoruz. Aynı zamanda bakıma da önem veren Mısır Medeniyeti çeşitli malzemelerle kil maskeleri yapıp ciltlerini arındırırlardı, aloe vera sayesinde ise güneş yanıklarından korunurlardı. Hiç yabancı gelmiyor değil mi? Kleopatra’nın ünlü süt banyolarının da laktik asit sayesinde etkili olduğunu biliyoruz. Bir AHA (alfa hidroksi asit) türevi olan laktik asidin ölü derilerin arındırılmasına yardımcı olduğu kanıtlanmıştır. O dönemde kozmetikler o kadar kanıksanmıştı ki evlilik ve boşanmada erkeklerin eşlerine makyaj harcamaları için aylık belli bir ücret ödemelerinden bahsedilirdi.
Japonya ve Çin
Japonya’nın kozmetik tarihi için Antik Mısır kadar eskilere gidemesek de 1600’lü yıllardan itibaren kaynaklara ulaşılıyor. O zamanlarda makyaj kadınların toplumdaki yeriyle ve nezaketiyle doğrudan alakalıydı. Kadınların nasıl olmaları gerektiğini anlatan eğitim kitaplarından, üç renkten oluşan makyaj paletleri gibi sıklıkla kullanılan dönemin uygulamalarını biliyoruz. Bu renkler siyah, beyaz ve kırmızıydı. Kırmızı rengini allık ve dudak boyası için, siyah rengini kaşlar ve dişler için, beyaz rengini ise pudra olarak kullanıyorlardı. Evlenen kadınlar dişlerini siyaha boyar, çocukları olunca da kaşlarını kazırlardı. Bu yüzden kazıdıkları kaşlarını ve dişlerini siyaha boyarlardı. Bu dişlerini siyaha boyama işlemine “Ohaguro” denirdi. Beyaz tenin onlar için önemini anlatmak yerine eski bir atasözünü buraya bırakmak istiyorum: “Beyaz ten yedi kusuru örter.” Nitekim bu anlayışla yüzlerini daha beyaz yapabilmek için cıva ve kurşun içeren pudraları kullanırlardı.
Çin’de ise yakın zamanda yüz masajıyla meşhur olan yeşim silindiri, o dönemde de cilde faydalı olduğuna inanılarak kullanılıyordu. Günümüzde kesin olmamakla beraber yüz için olumlu sonuçları olduğunu biliyoruz. Çin’de de beyaz pudra oldukça yaygındı, önce pirinçten sonra ise kurşundan yapılarak asırlarca kullanıldı. Günümüze göre en alışılagelmedik unsur kaşlardır. Pek çok kez değişen kaş stilleri arasında Hayko Cepkin’in sahnedeki kaşlarının daha abartısız versiyonu da bulunmaktadır. Yalnızca kaşlarda değil genel olarak makyaj anlayışında da büyük çeşitlilik vardı. Farklı hanedanlıklar boyunca bir sürü farklı makyaj türü meşhur olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu
Tuana Hayat Yüksel



