Antik Çağlardan Günümüze Aşılar
Aşılar her yıl milyonlarca insanın hayatını kurtaran en başarılı, etkili ve düşük maliyetli sağlık müdahalelerindendir. Bugün bildiğimiz aşıların oluşması için uzun bir tarihsel süreç gerekti. Çiçek hastalığına karşı geliştirilen uygulamalardan Covid-19 aşılarına kadar geçen bu uzun süreç, bireysel ve toplumsal sağlık için önemli bir yere sahip. Aşıların doğuşu, hangi bilim insanlarının bu yolda çığır açtığı ve modern çağdaki yerleri ilginizi çekiyorsa bu yazıya göz atmayı unutma!

Antik Çağlardan Günümüze Aşılar
İlk Bağışıklık Yöntemleri
Tıbbi buluşlar arasında bu kadar çok hayatın kurtarılmasını sağlayan tek şey olan aşılar; tarih boyunca toplumlar tarafından umudun ve korkunun, güvenin ve şüphenin, bireysel özgürlük ve halk sağlığının sembolü olmuştur. Peki, ne işe yarar bu aşılar? En basit tabirle aşılar, bağışıklık sistemimize bizi hasta edebilecek organizmalar için fragman niteliğindedir ve böylece vücudumuzun önceden diziyle alakalı fikri olur. Bilinen ilk aşılama benzeri pratiklerin milattan sonra 7. yüzyılda Hindistan’da Budistler tarafından yılan zehri içerek bu toksinlere karşı bağışıklık kazanılması amacıyla yapıldığı düşünülmektedir. Kaynağı kesin olarak bilinmemekle birlikte ilk çiçek aşısı denemelerinin 10. yüzyılda Çin’de görüldüğü ve asırlar boyunca uygulanmaya devam edildiği tahmin edilmektedir. Çiçek hastalığına karşı uygulanan bu yöntemin adı variolasyondur. Variolasyon çiçek hastalığına ait kabarcıklardan alınan kurutulmuş irinin deri alına enjekte edilmesiyle uygulanmıştır. Sonrasında yoğun bölgesel reaksiyonlar görülmüştür ancak tekrar çiçek hastalığıyla karşılaşıldığında sağlam koruma sağlamıştır.
Modern Aşıların Doğuşu
Çiçek hastalığı şu an aşılar sayesinde günümüzde ortadan kaldırılmış olsa da çağlar boyunca pek çok topluma yayılmış ve Orta Çağ boyunca sık sık salgınlara neden olmuştur. 18. yüzyıl Avrupası’nda her yıl yaklaşık dört yüz bin kişinin ölümüne ve kurtulanların bir kısmının da kör olmasına sebep olmuştur.
Variolasyon; muhtemelen çağlar boyu Afrika, Hindistan ve Çin’de uygulanılmaya devam edilmiştir. Çerkez tüccarlar sayesinde bu yöntem Osmanlı İmparatorluğu’na girmiştir. Sarayın haremine giren, küçükken variolasyon yapılan kadınların bu uygulamayı saraya taşıdıkları düşünülmektedir. 18. yüzyılın başında İstanbul’dan gelen seyyahlarla variolasyon Avrupa’da yaygınlaşmıştır. Sarayda uygulanan bu yöntemi görüp etkilenen İngiliz elçisinin eşinin ısrarları Avrupa’da bu uygulamanın yaygınlaşmasını sağlamıştır. Ardından İngiliz hekim Edward Jenner, çiçek hastalığı için daha etkili bir yol keşfetmiştir. Halk arasında sütçü kadınların ineklerde görülen inek çiçeği hastalığını atlattıktan sonra insanlarda görülen çiçek hastalığına yakalanmadıklarını biliniyordu. Aynı dönemde Jenner gözlemleri sonucunda benzer sonuçlara ulaşmıştır. Tarihin ilk aşısı için variolasyonla aynı prensipte fakat daha az tehlikeli bir virüs olan inek çiçeğini kullanmıştır. 8 yaşındaki James Phipps'e, bir sütçünün inek çiçeği yarasından aldığı maddeyi aşılamıştır. Phipps, aşılamanın ardından birkaç gün iyi hissetmese de hızlıca sağlına kavuşmuştur. Birkaç ay sonra Phipps’in çiçek aşısına karşı direnci test edilmiş ve aşının işe yaradığı gözlemlenmiştir. Bu deney, tarihteki ilk aşılama olarak kabul edilmiştir. Böylece çiçek aşısı, variolasyonun yerini almış ve modern aşılama çağı başlamış oldu.
19 ve 20. Yüzyılda Aşıların Gelişimi
19. yüzyılda bulaşıcı hastalıkların ve mikrobiyolojinin anlaşılması adına çok önemli adımlar atılmıştır. Bu dönemin yıldızları Louis Pasteur ve Robert Koch olmuştur. Modern aşı biliminin kurucularından biri olan Pasteur'ü duymayanımız yoktur: Kendisi çağının yanlış teorilerini çürütmüş, hastalıkların mikroorganizmalar kaynaklı olduğunu kanıtlamış, ilk zayıflatılmış canlı aşıları geliştirmiştir. En çok, kuduz aşısıyla bir çocuğu ölümden kurtardığı deneyiyle tanınır. Ayrıca başka hastalıklar için de aşılar geliştirmiştir. Aynı dönemde Alman hekim Robert Koch, bulaşıcı hastalıkların nedenleri hakkında araştırmalar gerçekleştirmiştir. Deneyleri sonucunda belirli bir hastalığın belirli bir mikrop tarafından gerçekleştirildiğini kanıtlamıştır. Bulaşıcı hastalıklar için geliştirdiği “Koch postülatları” adlı sistematik yöntem sayesinde aşıları geliştirmenin esaslarını aktarmıştır. Pasteur ve Koch’un bilim dünyasına kattıkları çığır açıcıydı.
20. yüzyıl aşıların gelişiminin ivme kazandığı bir dönem oldu. Difteri ve tetanos gibi hastalıkların önlenmesi için toksoid aşılar geliştirilmiştir. Toksoid aşılar, bakterilerin salgıladığı zehirlerin etkisiz halinden oluşturulmuştur. Bulunan birçok aşının arasında en önemlilerinden biri çocuk felci (polio) aşıları olmuştur. Zamanında birçok ölüm ve felce neden olan bu hastalık, bu aşı sayesinde neredeyse tüm dünyadan silinme evresine gelmiştir. Bulunan aşıların yanı sıra adjuvanların kullanımı yaygınlaşmıştır. Adjuvanlar, bağışıklık sistemini güçlendiren ve aşıların etkinliğini arttıran bileşenlerden biridir. Pek çok hastalık için oluşturulan sürü bağışıklığı sayesinde toplumlar hastalıklardan korunmuştur.
Toplu Travmamız: Covid-19
2019’un sonlarında çıkan ve kısa sürede tüm dünyaya yayılan SARS-CoV-2 virüsü hepimizin hayatını bir süreliğine tamamen değiştirmiştir. İlk aşıların geliştirilmesi, onaylanması ve yaygınlaşması yıllar almışken aşı teknolojisinin gelişmesiyle ve tüm dünyanın seferberliğiyle aylar içinde aşılar piyasaya çıkmıştır.
Çağlar önce ölüm getiren hastalıklardan bazılarının artık adlarını bile duymuyoruz. Geçmişten günümüze süregelen kuşkulara rağmen gerek çiçek hastalığını bitirmesiyle gerek başka hastalıklara karşı korumasıyla gerek bizi pandemiden kurtarmasıyla ne kadar istesek de aşıların hakkını ödeyemeyiz!




Tuana Hayat Yüksel
